Evet biliyorum çok ara verdim yazılarıma…
Silkinerek kış uykusundan uyandım nihayet :)
Göçmenliğin de belirli psikolojik evreleri varmış meğerse. Bugünlerde onu düşünüyordum. İlk sene en karışık duyguların yaşandığı evre oldu benim için. İlk günlerindeki panik duygusu yerini aşırı bir pozitifliğe bıraktı. Etrafa adeta pembe bir gözlükle bakıyordum. Hayat ne güzel yaşamak ne güzel kuşlar kelebekler tadındaydım. İlk kış okul dönemi böyle geçti. Sonrasında Cevdet'in beklenmedik ve erken bir şekilde aramıza katılmasıyla bir anda 180 derecelik bir ruhsal değişim yaşadım. Panik ve endişe dönemi …. Bu dönem azalan bir ivmeyle yedi sekiz ay sürdü. Pembe gözlüklerimi de çıkardım artık. Sorgulama ve arayış dönemi başladı. Sorgulama dedim ama yanlış anlamayın asla pişmanlık yok yani hiç demedim "neden geldim ben buralara " diye. Şimdi ben ne yapabilirim nasıl para kazanabilirim şeklinde. Fakat işin enteresan tarafı hep gerilerde bir yerlerde de pozitif hislerim de mevcut. Sonrasında çalışmaya başlayıp da buradaki hayatın içine girmeye başladığım " aidiyet ve idrak " evresi. Bu devre ruhuma çok iyi geldi. Son günlerde yeni bir döneme girdiğimi hissediyorum. "Normale dönüş" diyorum buna da. Aidiyet ve idrak 'in iyice sindirilmesi. Sanki bir haftadır falan çevremdekilere olan bitene ve ilişkilerime yeni bir gözle bakmaya başladım. Bu bakış İstanbul'da bıraktığım bakışa benziyor sanırım …:)